- 23-04-2018
- 1,118 Görüntüleme
- A +
- A -
ARAZİ-İ HARACCİYE NE DEMEK
ARAZİ-İ HARACCİYE NE DEMEK?
1858 yılında İslam Hukuku’nda Arazi Kanunu uygulamaya geçmiş ve farklı arazi türleri bir araya getirilerek tek bir kanun çerçevesinde düzenlenmiştir. Arazi Kanunu’na göre Osmanlı Devleti arazileri beş kısımdan oluşuyordu. Bunlar Arazi-i Memluke, Arazi-i Miriye, Arazi-i Mevkufe, Arazi-i Metruke ve Arazi-i Mevat’tır.
Osmanlı Devleti Arazi kanunu ile arazi-i memluke yani mülk arazisi olan toprakların mülkiyet ve devir hakları hiçbir şarta bağlı olmadan ayni şahsi ait sayılmaktadır. Ve bu arazilerde kendi içinde Arazi-i Öşriye, Arazi-i Haracciye, Tetimme-i Sukna ve Miri arazi olmak üzere bölümlere ayrılmaktaydı.
Mülk arazilerinden Arazi-i Haracciye, fetih sonucu ele geçirilen halkı gayrimüslim olan yerlerin bu gayrimüslim halkın tasarrufuna bırakıldığı arazilerdir. Burada ki gayrimüslim olan yerli halk kendi mülkünde yaşamaya ve ürün yetiştirmeye devam eder. Yetiştirdiği ürünlerin vergisini de ½ ve 1/10 oranlarında Osmanlı Devleti’ne vermekteydi. Bu vergi iki türlü olmaktaydı. Bunlardan biri harac-ı mukasseme, diğeri harac-ı muvazzaftır. Harac-ı mukasseme, arazinin hasılatından yani veriminden alınan vergidir. Harac-ı muvazzaf ise arazinin yüz ölçümüne göre belirlenmiş olan paradır. Arazi-i Haracciyenin müslüman birinin eline geçmesi durumunda vergide bir değişiklik olmamakta ve yeni mülk sahibi de haraç vergisini aynen ödemeye devam ederdi. Bunun nedeni vergi mülk sahibine göre değil toprağa bağlı ödenmekteydi.
Arazi-i Haracciye, şehir ve kasaba merkezlerindeki arsalar ile şehir ve kasabaların etrafındaki yaklaşık yarımşar dönümlük özel mülkiyete ayrılmış yerlerdir. Osmanlı döneminde arazi-i harraciye olan yerler Irak, Şam ve Mısır bölgeleridir. Savaş sonucu fethedilerek gayrimüslim halka bırakılabildikleri gibi yerli halkın terk ettiği yerlere başka bölgelerden getirilen gayrimüslimlerin yerleştirildiği arazilerdir.
Arazi-i Haracciye sahipleri vasiyet vermeden öldüklerinde bu arazilere devlet el koyardı.